‘Kapı’ filminin özeti ve konusu
Filmin adı: Kapı
Film yönetmeni: Nihat Durak
Oyuncular: Kadir İnanır, Vahide Perçin, Timur Acar, Erdal Beşikçioğlu, Aybuke Pusat, Sermet Yeşil, Menderes Samancılar, Şerif Erol, Reyhan Özdilek, Özgün Çoban, Engin Yüksel
Türü: Duygusal, yerli drama, yerli film
Kadir İnanır ile Vahide Perçin’in başrollerini paylaştığı muhteşem bir film. Duygusallığa hiç gelemem diyenlerdenseniz izlemeyin derim fakat usta oyuncularının olduğu bir yapıt sevdiğiniz tarzda değilse bile izlenmelidir. Kadir İnanır başlı başına muhteşem bir adam. Her ne kadar yaşlanmış olsa da adam hala çok karizmatik. Peki ya Vahide Perçin’e ne demeli ? Ah o güzellik o asalet… Övgü kısmına henüz giremedim girmeycem de çünkü beceremem.
Özet olarak anlatmaya çalışacağım sizlere. Kadir İnanır Yakup karakterini oynamaktadır. Vahide perçin de Şemsa isimli bir karakter. Yakup ve Şemsa evli ve 3 çocuk sahibi Mardinli Süryani bir ailedir. Bunlar Midyat’ın kıllı köyünden yıllar önce Berlin’e taşınırlar. Berlin’de yaşamaya başlarlar. Çocukları evlenir ve torunları olur. Bir torunlarının doğum günü partisi sırasından Mardin’den bir telefon alılar. Yıllar önce başına ne geldiğinden habersiz bir şekilde kaybettikleri oğulları Mikhael ile ilgili bir telefondur bu. Tam 25 sene önce kaybolmuştur ve o zamandan beri hiçbir şekilde ondan haber alamışlardır. Eski derin bir kuyuda kemikler bulunmuş ve DNA testi için Türkiye’ye gitmeleri gerekmektedir. Onca yıl geçmesine rağmen kimsenin yarası kabuk tutmamıştır. Yakup, Şemsa ve torunları Nardin ile beraber Mardine giderler. DNA test sonucunun çıkmasını beklerler. O sırada Şemsa “Yakup beni evime götür” der.
Eski evlerine giderler. Evin kapısının anahtarını tam çıkartmışlardır ki kapının olmadığını, evin yağmalandığını görürler. İkisi de kahrolur ve kapının peşine düşerler. Oğulları Mikhael tıpkı babası gibi kapı ustasıydı ve babasıyla beraber bu kapıyı yapmışlardı. Kapının üzerinde güvercin, su damlası, yaşam ağacı gibi ince işçilikli figürler vardır. Onlar için o kapının manevi değeri çok büyüktü. Boş kalan evlerden kapıları, pencereleri, işçilikli, figürlü taşları çalış satan bir adam vardır. Yakup karakola gidip şikayetçi oluyor ve komiser Bu hırsızlık olaylarında Remzi’yi tanır. Onu çağırıp kapı meselesini çözmek ister. Hiç kimse kapının onlar için ne kadar değerli olduğunu anlayamaz. Remzi aldıkları şeyleri Kayseri’de birine saattığını söyler, Yakup ve nardin onun peşine takılıp Kayseri’ye giderler. Oradan da bir şey çıkmaz ve İstanbul’da olabilir diyerek oraya beraber gidiyorlar. Kapı koleksiyoncu birine satılmıştır. Onu bulup kapıya ulaşırlar. Sorunlar çıkar. Yakup kapı benimdir ve kapının anahtarıyla kapıyı açar. Herkes çok şaşırır. Koleksiyonu bile inanır kapıyı geri verir. Tam kapıyı yükleyip dönerlerken Mardin’den haber gelir. Bulunan kemikler Mikhael’e ait çıkar.
Bütün bunlar olurken Mardin’de yalnız kalan Şemsa, Efrem’den kendisini kemiklerin çıkartıldığı kuyuya götürmesini ister. Efrem onu götürü. Şemsa kuyu başına eğilip feryat yakar. Bu kısımda çok fena ağladım . O nasıl bir oyunculuk yahu ! O kadar hüzünlü, o kadar gerçekçiydi ki “affet beni annem, duyamadık seni” diyerek avaz avaz ağlayarak bağırdır. Aklıma ben çok küçükken ağabeyimin cenazesinde annem ve babamın feryat ettikleri an geldi.
Yakup kapıyla evine gider ve kapıdan bir tabut yapar. Kendi dinlerine göre kilisede Mikhael için bir cenaze merasimi yaparlar ve o tabutla onu defnederler. Film böyle biter. Çok duygusal ve dramatik bir filmdir. Bir taraftan da Süryani bir ailenin zamanında ne kadar acı çektiğine şahit olmuş oluyoruz.