GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SEÇİM KAMPANYALARI

Türkiye geniş kapsamlı ilk kampanya ile 1950 seçimlerinde tanıştı. Türkiye’de 14 Mayıs 1950’den itibaren, askeri cunta darbelerinden sonra dahi, demokratik seçimler düzenli olarak yapılmıştır. Bu dönemde iletişim araçları pek yaygın olmadığı için miting ve gazetelerle seçmene ulaşılmaya çalışılmıştır.  İkinci Dünya Savaşının etkisinde gerçekleşen seçimlere Adnan Menderes başkanlığında ikinci kez giren Demokrat Parti (DP), “Yeter Söz Milletindir” sloganını kullanarak Türkiye’de unutulamayan kampanyalar arasına girip daha sonra farklı siyasi partiler kullanmıştır. 1954 ve 1957 seçimlerinde de oy kaybetmesine rağmen DP üstünlüğünü korurken, kampanyalar açısından 1957 seçimleri ön plana çıkmıştı. Bu dönemde tek iletişim aracı radyo olduğu için radyo yaygın bir propaganda aracı olarak kullanıldı ve yapılan mitinglere yüzbinlerce insan katılmıştır.

1961 seçimlerinde öne çıkan seçim teması  CHP’nin kullandığı “ortanın solu” kavramı oldu. 27 Mayıs darbesinden sonra ilk genel seçimler 15 Ekim 1961’de yapılırken, 1961 Anayasası’ndaki düzenlemeyle seçime katılan bütün partiler bu seçimlerde radyodan eşit sürelerle yararlandılar.  Televizyon yayınlarının başlaması ile 1970’de siyasi partilere seçim konuşması hakkı verildi. Bu hak sayesinde Türkiye’de ilk kez siyasi partiler televizyonlardan seçmenle buluştu.

İlerleyen yıllarda  teknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim araçları çoğalmaya başladı. Ve böylelikle siyasi partiler için seçim kampanyası yapabilecekleri yeni fırsatlar doğmuş oldu. Siyasi partiler, siyasetçiler artık eskiye göre daha çok ve daha hızlı bir şekilde seçmenleriyle bulaşabilecek ve ve daha çok yaklaşabileceklerdi. 1977 genel seçimlerinde medyanın etkisi çok fazla oldu. Bu dönemde reklam ajansları da ilk kez siyasal kampanya çalışmalarına dahil oldu. 1983 seçimlerinin en önemli ilklerinden biri ise siyasal partilere gazetelerde ilan hakkının tanınmasıydı. Bu seçimlerde artık neredeyse tüm partiler ajanslarla çalışmaya başladı. 1987 seçimleri ile tekrar meydanlara dönen siyasiler, renkli mitinglere ve unutulmayan sloganlara imza attı. Bu dönemde en göze çarpan siyasal kampanya ise Erdal İnönü’nün başkanlığını yaptığı SHP’nin “Limon Kampanyası”dır.

Bir ajans tarafından hazırlanan reklamlarda ve afişlerde “Beş Yıl Daha Bir Limon Gibi Sıkılmaya Hayır”, “Beş Yıl Daha Bir Limon Gibi Sıkılmaya Gücünüz Var mı?” gibi sloganlar hazırlandı. Daha sonra 20 Ekim 1991 Genel Seçimleri ise tüm partilerin reklam ajanslarıyla geniş kapsamlı işbirliğine girdikleri, mitinglerin “seyirlik birer gösteri” halini aldığı seçimler olarak tarihteki yerini aldı.

Sanatçıların da katıldığı mitinglerde artık büyük boy sinevizyon ekranları kullanılmaya başlandı. Bu seçimlerde Süleyman Demirel’in “kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” ve “ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkaracağım” vaadi unutulmayanlar arasında yerini aldı. 

1995 yılında yapılan milletvekilliği genel seçimlerinde Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığını yapan Tansu Çiller de biri ev biri de araba olmak üzere “iki anahtar” vaadinde bulunmuştu. 

2007 seçimlerine Genç Parti ile giren Cem Uzan’ın “Mazot 1 lira olacak” vaadi de unutulmayanlar arasında yerini almıştı. 

Günümüz seçim kampanyalarına baktığımızda eskiye oranla çok fazla değişiklikler mevcut. Bunun sebepleri arasında en başta teknolojinin gelişmiş olmasıdır. Şuan çok daha fazla iletişim araçları var ve rahatlıkla kullanılabilmektedir.

Seçim kampanyalarının ağırlıklı noktasını partilerin seçmenlere yönelik vaatleri oluşturmaktadır. Partilerin kurumsal bir yapı olarak ortaya koyduğu vaatlerin yanında, adayların da kendi seçim çevrelerinin özelliklerine ve seçmen kitlelerinin taleplerine göre ortaya koyduğu vaatler bulunmaktadır. Bunlar birbirinden ayrılan ve çelişen unsurları değil, birbirini tamamlayan noktaları oluşturmaktadır.

Günümüzde seçmen algısı yarım yüzyıl öncesi bir yana, son 10 yıl önceki ihtiyaçlar için bile oldukça farklılaşmakta, ihtiyaçlar değişmekte ve yeni beklentiler söz konusu olmaktadır. Düzenlenen seçim kampanyaları sürecinde yurttaşların arzularının irdelenmesi, diğer yandan yönetilenlerin aldıkları hizmetin kalitesinin ne kadar farkında oldukları, hükümetlerden ne bekledikleri, oy verme davranışında bulunacak insanların hangi gerekçe ile kime oy verecekleri sorunu, yani bilgilenme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Başarılı bir siyasal kampanyada dikkat edilmesi gerekenleri; mesajın sürekli tekrar edilmesi, söylem ve görüntünün bütünlük içerisinde sunulması, sembol veya simgelerden faydalanılması, zamanlamanın doğru yapılması ve buna uyumun sağlanması ve de süreklilik ifade edecek bir kampanya sürecinin oluşturulması çok önemlidir.

Hangi boyutta olursa olsun bir kampanya şu nitelikleri gerektirmektedir.

• Kolektif, örgütlü bir kaynağa sahiptir.

 • Amaca yöneliktir, çok açık bir şekilde belirlenebilen bazı amaçlar tarafından yönlendirilir.

 • Büyük ölçüde kamusal olarak nitelendirilebilir; bu özellikle kitle iletişim araçlarının kullanılması ve bu araçların amaç, yöntem ve geçerliliğini içerir.

• Amaçlara bağlı olarak belli gruplara veya geniş kamuya yöneltilebilir.

Ulusal ölçekte koordine edilen ve aynı zamanda yerel rekabet için uyarlanan kampanyalar

 • Parti içi kampanya birimlerinin oluşturulması ve danışman kullanılması

• Pazar bilgisi kullanımı

• İletişimde medya üzerine odaklanılması

• Hedef kitle yayıncılığı yani belirlenen hedef kitleye özel mesajların oluşturulması ve

 • Sürekli kampanya

Kitlelere ulaşmak, mesajlarını milyonlara ulaştırmak isteyen siyasetçiler için yüz yüze iletişimin fizibıl olmaması, kitle iletişim araçlarının ilgi çekici olmaya başlamasına etki etmiştir. Siyasal reklamlar, reklam ajansları ya da reklamcılar tarafından, parti ya da parti adaylarının, liderlerin seçmene vermek istediği mesajların, seçmenlerin yapısı çerçevesinde, etkileyici, akılda kalıcı ve basit ve net ifadelerle hazırlandığı, süresi ya da sayfası satın alınmak suretiyle kitle iletişim araçlarında yayınlanmak üzere oluşturulmasıdır. Siyasal iletişiminin en önemli yollarından olan siyasal reklamlar, tamamen politikacıların kontrolü altında olan tek kitle iletişim yoludur. Reklamın “kodlama”sı tamamen politik aktörlerin kontrolü altında iken “dekodlama – kod çözümü” üzerinde bir etkileri yoktur. İkna etmek üzerine tasarlanır.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir