YENİ MEDYADA KARŞILAŞILAN ETİK SORUNLAR
Cinsel kimlik temelli nefret söylemi
En başta kapitalist sistemin dayatmış olduğu bir şeydir diyebiliriz. Kapitalizm sırf varlığını sürdürebilmek için “biz” ve “öteki” diye ayrıştırma yaptırarak ötekileştirilmiş kesimleri nefret söylemine maruz bırakıyor. Nefret, insani bir duygudur, toplumdaki bazı grupları ya da kesimleri aşağılayan, ön yargıları besleyen nefret söylemini meydana getirir.
Cinsel kimlik temelli nefret söylemi, heteroseksüel olmayan tüm eşcinsel, gay, lezbiyen, travesti, transeksüel ve biseksüel bireylere yönelik olarak cinsel tercihleri nedeni ile oluşturulan nefret söylemi biçimidir. Dini, toplumsal ve tıbbi nedenlerle kitleler; farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret duymaktadır. ‘LGBT’ olarak de bilinen ötekileştirilmiş bu bireyler yeni medyanın avantajlarından faydalanmak amacı ile kendi sayfalarından düşüncelerini dile getirme fırsatı yakalamışlardır. Bu sayede kendi aralarında iletişim içinde olup birleşebilmişlerdir.
Bunun yanında nefret söylemi daha da artmıştır. Yeni medyada nefret söyleminin yaygınlık kazanmasının temel nedenleri arasında her gün milyonlarca içeriğin üretildiği bu alanda takip güçlüğü, geleneksel medyanın hukuki olarak denetlenebilmesine karşın yeni medyanın denetlememesi; kitle iletişim araçları ile sürekli ötekileştirilen gruplara yönelik kitlelerin gündelik yaşamda bu gruplara yönelik göstermedikleri tepkileri yeni medyada yansıtabilmeleri, bu platformlarda özne ile failin birbirinden ayrılmış olması, yeni medya ortamlarının merkezi olmayan yapısının bu platformlarda düzenlemelerin yapılmasını ve uygulanmasını zorlaştırması yer almaktadır. Cinsel kimlik temelli nefret söylemi veya herhangi bir nefret söylemi ile hedef alınan birey veya grup üzerinde son derece ağır psikolojik hasar oluşturabilir.