“BOĞANIN GÖZÜNÜ HEDEF ALDIĞINIZDA KAÇIRMAK KOLAY İSABET ETTİRMEK ZORDUR”

Topluma karşı sorumluluk bilinci ile hareket etmesi gereken medyanın etik değerler çerçevesinde işlevini yerine getirmesi hiç kuşkusuz ki hayati bir önem taşımaktadır. Medyayı kullanan kitlenin, medya örgütlerine duydukları güvenin tesisinde ya da tam tersi güven erezyonunda medyanın etik değerlere ne kadar bağlı kaldığı belirleyici olmaktadır.

Bunların yanısıra medyanın etik davranışlarını etkileyen bazı faktörlerin varlığı ise yadsınamaz. Ekonomik ve siyasi erkin baskısı, çalışma koşullarının olumsuz etkisi, mülkiyet yapısından kaynaklanan açmazlar, çalışanların kişisel çıkarlarını ön planda tutma eğilimi ve medyanın genel anlamda içinde olduğu ortam bu faktörlerin başlıcaları olarak değerlendirilebilir.

Pek çok medya çalışanı, günlük yaşamda karşılaşılan olaylar karşısında hızlı karar verme ve uygulama zorunluluğu ile karşı karşıya kalması nedeniyle, etik konulara yeterli ilgiyi göstermediği ve yaptıkları eylemlerin çoğunlukla etik prensiplerle uyuşmadığı konusunda eleştirilmektedirler (Özkaya 2003: 131). Oysaki bir toplumda yaşama yön veren ve anlam kazandıran etik değerlerin toplum ve medya çalışanları tarafından bilinmesi ve uygulanması gerekir.

Bu konuda Aristo “doğru olan”ın zor ele geçirme niteliği ile “yanlış olan”ın her yerde hazır ve nazır olma şansını karşılaştırarak şu vurguyu yapmaktadır: “…Birden çok daha fazla yanlış yoldan gitme olanağı vardır. Ama doğruyu yapmanın tek bir yolu bulunur. Yanlış yapmak bu yüzden kolay; doğruyu bulmak ise bu yüzden zordur. Boğanın gözünü hedef aldığınızda kaçırmak kolay, isabet ettirmek zor olur.”

Girgin’e göre medyanın temel işlevi, “en geniş anlamda, kişilere haber verme, dolayısıyla kişileri bilgilendirme, olarak özetlenebilir. Medya, toplum içinde düzenli olarak yayımlanan, dolayısıyla hedef kitlenin hizmetine verilmiş haber ya da bilgi öğelerinin, düşünce ya da kanıların biçim ve koşullarının somutlaştırılmış biçimidir”. Medya insanları toplumsal arenaya çeker. Toplumsal tartışma kültürünü aşılar. Haberin amacı salt sunmak ve bilgilendirmek değildir. Bu görevden uzaklaşmış bir medya, demokrasinin yaşamsal alışkanlıklarını da artık uyarmamış olur. O yaşamsal alışkanlıklar, bir tartışmayı izleme yeteneği, bir başkasının bakış açısını yakalayabilme alışkanlığı, anlamanın ve kavramanın sınırlarını genişletme özelliği, alternatif amaçları tartışabilme kabiliyetidir.

Paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir